COOP Champions

Ayşe Turunç Kankal, ILO Türkiye Ofisi, Ankara

ILO’nun COOP Şampiyonları serisi, dünyanın dört bir yanında kooperatifler ve diğer sosyal ve dayanışma ekonomisi girişimleriyle çalışan ILO personeliyle yapılan mülakatları içeriyor. Onların katkılarını vurgulamanın yanı sıra deneyimlerini, mevcut çalışmalarını ve geleceğe yönelik düşüncelerini paylaşmaları için bir zemin yaratıyor.

Article | 21 October 2021

Bize kendinizden bahsedebilir misiniz? Kooperatifler konusunda çalışmaya nasıl ilgi duymaya başladınız ve dahil oldunuz?

2018’de ILO’ya katılmadan önce 10 yıl boyunca genç istihdamı, kadının güçlenmesi ve sosyal diyalog gibi çoğunlukla dezavantajlı gruplara yönelik, AB tarafından finanse edilen projelerde yer aldım. ILO Türkiye Ofisi’nde Mülteci Destek Programı altında çalışmaya başladığımda benim için yeni bir dezavantajlı grup olan mülteciler ile tanıştım. ILO Türkiye Ofisi, mülteciler ve ev sahibi toplulukların insana yakışır koşullarda geçim olanaklarına sahip olmalarını desteklemek amacıyla 2015 yılından beri Mülteci Destek Programı’nı uyguluyor.

ILO Türkiye Ofisi’nin zorla yerinden edilenlere ilişkin çalışmaları farklı alana odaklanıyor. Projelerden biri, kooperatifler aracılığıyla kadınları güçlendirmeye ilişkindi. O sırada uluslararası koruma altında olan mültecilere yönelik başka bir projede çalışıyordum. Müdahalelerimizi kalıcı kılmanın yollarını aradığımız bir süreçteydik. Kooperatifler de sürdürülebilirliği sağlamaya yönelik seçeneklerden birisi olarak belirlendi. Deneyimleri hakkında daha fazla bilgi edinmek için paydaşlarımızla birlikte bu kadın kooperatifini ziyaret ettik. ILO’nun çalışmaları ile kooperatifler arasındaki ilk bağlantım burada gerçekleşti.

TBu kooperatif hem mülteci hem de ev sahibi topluluklar arasından kadın ortakları olan, Türkiye’nin ilk kadın kooperatifiydi. Ziyaretten sonra, proje ekibi olarak, daha geniş sosyal ve dayanışma ekonomisinin (SDE) bir bileşeni olan kooperatifler hakkında öğrenmeye devam ettik. Öğrenme yolculuğumuzda, ILO COOP’un yayın ve araçlarından çokça yararlandık. 2020 yılında, yeni kadın kooperatiflerinin kurulmasını kolaylaştırmayı ve mevcut kooperatifleri güçlendirmeyi hedefleyen özel bir faaliyeti olan yeni projemizi hayata geçirdik. Şu anda bu projede Geçim Kaynakları Uzmanı olarak, kooperatiflere ve uluslararası koruma altında olan insanlardan yönelik müdahaleleri yürütmekten sorumluyum.

ILO Türkiye Ofisi’nde kooperatifler ve diğer sosyal ve dayanışma ekonomisi (SDE) işletmeleri üzerine yaptığınız çalışmalarınız arasından birkaç önemli olay paylaşabilir misiniz?

Mültecilere ve Ev Sahibi Topluluklara Destek Programı kapsamında kooperatiflerle gerçekleştirdiğimiz çalışmalar, ev sahibi topluluklar ve mülteci gruplarındaki kadınların sosyal entegrasyonunu ve ekonomik güçlenmesini kolaylaştırmayı amaçlıyor. İlk olarak yararlanıcıları kooperatifler hakkında bilgilendirmeyi ve bilinçlendirmeyi hedefliyoruz. Bu doğrultuda Türkçe, İngilizce, Arapça ve Farsça olmak üzere dört dilde, kooperatiflerin doğasını anlatan ve mülteci bağlamındaki geçerliliğini vurgulayan infografik ve broşürler hazırladık.

Mülteci bağlamında çalışırken bilgi yaymak büyük önem taşıyor. Dolayısıyla, evrensel ilkelere uyarak, bilgiye erişim sağlama ve kooperatifler arası iş birliğini teşvik etme amacıyla çeşitli inisiyatifler aldık. Bunlardan biri “Türkiye’de Kooperatiflerin Yönetişim ve Sürdürülebilirlik Kapasitelerinin Artırılması” adlı çevrimiçi seminerler serisiydi. İlişkileri dört bağlamda ele almayı hedefledik: Ortak ve ortak, ortak ve kooperatif, kooperatif ve kamu kuruluşları ile kooperatif ve piyasa ilişkileri. Çevrimiçi anketler, odak grup görüşmeleri ve ilgili kamu kuruluşlarıyla yaptığımız bilgi paylaşımı aracılığıyla kooperatiflerin sorunlarını tespit ettik. Böylelikle, kooperatifçiler en yetkin kişilerden bilgi edinme ve sağlam bilgi tabanı oluşturma imkanına sahip oldu. Ayrıca, süreçte öne çıkan önemli noktaları özetleyen çevrimiçi seminerler serisi raporunu yayınladık.

“Kimseyi geride bırakmadan”, mülteci gruplarının bilgiye erişebilmelerini sağlamak amacıyla “koopdestek.com” sitesinin Türkçe olan içeriğinin Arapçaya çevrilmesini destekledik. Farklı konular üzerine yaklaşık 500 soru ve cevabı barındıran bu veri tabanını hem ev sahibi topluluklar hem de mülteci grupları için erişilebilir kılmaktaki amacımız eşitliği sağlamaktı.

Dezavantajlı kadınların geçim kaynağı imkanlarına erişimlerini artırmak için mülteci ortaklara sahip olan iki kadın kooperatifinin kurulmasını destekledik. Ekipman ve danışmanlık hizmetleri gibi teknik ve mali destekler sağladık. ILO COOP’un Think.Coop, Start.Coop gibi araçlarını kullanarak verilen eğitimler yoluyla kooperatifler ve ortaklarının kapasitelerini güçlendirdik. Bunlara ek olarak, dil eğitimi ve iş sağlığı ve güvenliği (İSG) eğitimi dahil diğer eğitimler ve mesleki kursları verdik. Bu kooperatiflerden birinin 37 ortağı var; toplamda ise ev sahibi topluluk üyeleri ile İranlı, Afgan ve Suriyelilerden oluşan 135 yararlanıcısı var, tarım, maske üretimi ve meyve kurutma gibi farklı alanlarda çalışıyorlar. Diğer kooperatifin ise ev sahibi topluluklar ve mülteci gruplardan oluşan, çoğu tekstil sektöründe çalışan 29 ortağı var.

Programın sağladığı destek kapsamını, yeni deneyimlerimiz, gelişen görüşler ve yararlanıcılardan aldığımız geribildirimler doğrultusunda güncelleyerek genişletiyoruz. Bütüncül yaklaşımımıza bir örnek olarak, işgücü piyasasına uyumlarını desteklemek amacıyla profesyonel temizlik sektöründe çalışan bir kooperatife ekipman sağladık. Buna ek olarak, mülteci ve ev sahibi topluluk üyelerine çalışma izni ve sosyal sigorta primleri desteği sağlayan başka bir programdan da yararlandılar.

Ayrıca, tüm işletmeler gibi kooperatifler de küresel salgında gelir üretmekte zorluklar yaşadığı için, altı kooperatifin yönetici, ortaklar ve personelinin teknik ve sosyal becerilerini geliştirip çevrimiçi satış platformunda kullanmalarını hedefleyen bir program oluşturduk. Bu program dijital dönüşüm için kapasite geliştirme ve bireysel mentörlük, işletmeden işletmeye (B2B) ve işletmeden tüketiciye (B2C) eşleştirme ve iş geliştirme hizmetleri ile zenginleştirildi. Buna ek olarak, kooperatifler salgına yanıt olarak pazarlama hacimlerini artırmak üzere Türkiye’nin en büyük çevrimiçi satış platformunda bir çevrimiçi mağaza açabildiler. Tasarlanan müdahalelerde, işgücü piyasasının hem arz hem de talep tarafını göz önünde bulunduruyoruz. Daha sonra, kooperatifleri tedarik zincirine dahil etmek için, özellikle yerel düzeyde sosyal satın alma hakkında bir savunuculuk raporu hazırlayacağız.

Amacımız yalnız yeni kooperatiflerin kurulmasını desteklemek değil, aynı zamanda mevcut kooperatiflerin kapasitelerini artırarak, mültecileri kooperatif ortağı yapmak ve entegre etmektir. Bu amaç doğrultusunda, İstanbul’da düzenlediği eğitimler ve uzman havuzuyla, şehirdeki tüm kooperatiflerin kapasitesini artıracak eğitim merkezi işlevi görecek bir “Kooperatif Kuluçka Merkezi” kurulmasına destek sağladık. Uzmanlar tarafından pazarlama, finansal okuryazarlık, muhasebe, tarım ve e-ticaret dahil olmak üzere birçok alanda eğitim kursları veriliyor. Bu eğitimler, kooperatif ve son yararlanıcıların işgücü piyasasına daha iyi entegre olmasını mümkün kılacaktır.

Yakın zaman önce yeni bir çevrimiçi seminerler serisini tamamladık. Bu çevrimiçi seminerler serisi için saha gözlemlerimize dayanarak, mülteci ortakları olan kooperatiflerin sorun yaşadığı yaklaşık 15 alanı tespit ettik. Çeşitli konularda bilgi ve deneyim aktarılabilmesi için çevrimiçi bir ortam sunduk. Amacımız, altıncı kooperatif ilkesi ile uyumlu olarak, kooperatifler arası iş birliğini güçlendirmek ve bilgi paylaşımı sayesinde kapasitelerine katkıda bulunmaktı.

Gelecekte de değişen çalışma yaşamının ihtiyaçları temelinde Türkiye’nin kooperatif ortamını güçlendirmeye yönelik desteğimizi sürdüreceğiz.

Türkiye’de kooperatiflerin ve daha geniş sosyal dayanışma ekonomisinin (SDE) geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Kooperatifler, daha geniş sosyal dayanışma ekonomisinin kilit bileşenleridir. Karşılıklı olma ve dayanışma ilkelerine dayalı olarak, sosyal sorunlara yanıt vermek suretiyle krizlerden düze çıkabilmemize yardım edebilirler. Rekabet ile kamu yararı arasında bir denge kurma konusunda kooperatifler önemli araçlardan birisi olabilirler.

Faaliyetlerine toplumsal faydayı dahil eden yeni kurulmuş sosyal kooperatif ve sosyal işletmelerin sayısı Türkiye’de gün geçtikçe artıyor. Daha da önemlisi ise, verdikleri hizmetlerin etkinliği bakımından pozitif sonuçlar yaratıyorlar. Bu durum hem kooperatiflerin hem de SDE diğer birimlerin, devlet hizmetlerinin karşılayamadığı, kaynakların yetersiz kaldığı durumlarda en temel insani ihtiyaçları karşılayabilecek durumda olduğunu gösteriyor. Buna ek olarak, yeni geliştirilen sosyal ve dayanışma ağları, projeler ve kooperatiflere dair son kanun tasarısı, ulusal düzeyde olumlu bir ivme olduğunu kanıtlıyor. Artan farkındalık ve sahada çoğalan girişimlere bakıldığında, yerel, bölgesel ve insani gelişim üzerinde çalışan SDE işletmelerinin sayı ve etkisinin gelecekte de artmaya devam edeceğini düşünüyorum.