Yeterli sayıda sağlık çalışanı var mı?

COVID-19 krizinin dünya genelinde sağlık hizmetleri üzerinde yoğun baskı yarattığı bu dönemde, ILOSTAT verileri, sağlık çalışanları sayısında zaten var olan yetersizliği ortaya koyuyor.

Haberler | 07 Nisan 2020 Salı
© ILO
COVID-19 pandemisi tüm ülkelerde dikkatleri sağlık hizmetleri üzerinde topladı. Hükümetler virüsün yayılmasını yavaşlatmaya çabalarken, sağlık çalışanları, özellikle de kadın sağlık çalışanları, ön saflarda salgınla savaşıyor.

Bu kriz karşısında, sağlık çalışanlarının tedavi etmek ve tavsiye vermek için daima hazır olduklarını bilmek insana güven veriyor. Ancak, dünya nüfusunun yarıdan fazlası temel sağlık hizmetine erişemez durumdayken, yeterli sayıda doktor, hemşire ve destek personeli mevcut değilse neler olur?

BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın bir parçası olarak, tüm üye devletler 2030 yılına kadar evrensel sağlık hizmetine herkesin erişebilmesini sağlamayı kabul ettiler. Sağlık sektöründeki istihdam yoğunluğunun bu amaç için bir gösterge olarak belirlenmesi karşısında, bunu başarmanın önündeki engellerden biri de sağlık çalışanı sayısının yetersiz olmasıdır.

ILOSTAT verileri, en çok ihtiyaç duyan ülkeleri ortaya koyuyor. Doktor ve hemşire gibi vasıflı sağlık meslekleri ile insan sağlığı ve sosyal çalışma sektöründe genel istihdam hakkında en son rakamları sunuyor. İkinci gruba ilişkin rakamlar, idareci ve temizlikçi gibi sağlık harici meslekler dahil olmak üzere sağlıkla ilişkili kuruluşlarda ve sosyal hizmet faaliyetlerinde istihdam edilen herkesi içeriyor.

Veriler, sağlığın önemli bir istihdam sektörü olduğunu gösteriyor; ancak ülkelerin sağlık çalışanlarını işe alma ve işte tutma kapasitesi bölgeler arasında büyük farklılık gösteriyor. Bu eşitsiz dağılım, sağlık hizmetlerine erişimde zaten var olan eşitsizliği daha da ağırlaştırıyor.

Varlık ve sağlık

Sağlık istihdam verilerine (ISIC rev.4 kategori Q. İnsan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri) göre, yüksek gelirli ülkeler, kendi nüfuslarına göre hem en vasıflı sağlık çalışanlarına, hem de en büyük sağlık sektörüne sahip. Norveç en büyük sağlık sektörüne sahip: 10.000 kişi başına 1.049 sağlık çalışanı istihdam ediliyor. Onun ardından 800’ün üzerinde çalışan ile Danimarka, Japonya, Hollanda ve İsviçre geliyor.

ABD (662) ve Birleşik Krallık (664), en yüksek oranlı ülkeler arasında 10. ve 13. sıralarda yer alıyor.

Aslında yüksek gelirli ülkeler toplu olarak, düşük gelirli ülkelere kıyasla, sağlık sektöründe neredeyse 12 kat fazla insan çalıştırıyor: Yüksek gelirli ülkelerde 10.000 kişi başına düşen sağlık çalışanı 580 kişi iken, düşük gelirlilerde bu rakam sadece 49.

Sağlık hizmetlerine erişimde eşitsizlik

Vasıflı sağlık mesleklerine (doktor, hemşire, ebe gibi) 10.000 kişi başına düşen sağlık çalışanı üzerinden bakınca, benzer bir durum görüyoruz. Verilerin mevcut olduğu 97 ülkenin içinde en tepedeki 10 ülkenin neredeyse hepsi yüksek gelirli ülkelerdir. İlk beşte Almanya, Norveç, İsviçre, Hollanda ve ABD var; Rusya ise ilk 10’a girebilmiş yegane yüksek gelirli olmayan ülkedir.

Birçok düşük gelirli ülkede ise nüfusun büyük kısmı, özellikle kırsal ve uzak alanlarda, sağlık çalışanları eksikliği nedeniyle temel sağlık hizmetlerine erişemiyor.

COVID-19’u küresel sağlık acil durumu olarak ilan ettiğinde, Dünya Sağlık Örgütü’nün, en büyük kaygısı virüsün sağlık sistemleri daha zayıf olan ülkelere yayılması ihtimaliydi. Afrika’da, 10.000 kişi başına sağlık sektörü çalışanı sayısı ortalaması 57’dir. Bölgelerin yoksul uluslarının pek çoğunda bu oran daha düşüktür.

Sağlık çalışanı arzı ve yetersizliği: Ülkeniz hangi sırada?



ILO’nun insan sağlığı ve sosyal hizmet sektörü (ISIC kategori Q) için 2019 yılında modellediği tahminler, vasıflı sağlık mesleklerinde (ISCO kategori 22 ve 32) en son ulusal rakamlar ve BM nüfus tahminleri.

Pandemilerle mücadelede kritik faktör

Güçlü sağlık sistemleri dahi, COVID-19 pandemisi gibi beklenmedik yoğun baskılar karşısında ağır stres sınavına girebilir.

Şu ana kadar teyid edilmiş COVID-19 vakaları sıralamasında en üstteki 15 ülke arasından 14’ünün sağlık istihdam verileri ILOSTAT’ta mevcuttur. Bu verilere göre, çoğunda (Avusturya, Belçika, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Portekiz, Güney Kore, İspanya, İsviçre, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri) 10.000 kişi başına sağlık sektörü çalışanı, küresel ortalama olan 174’ün epey üzerindedir. İran’da, 10.000 kişi başına sağlık sektörü çalışanı yalnız 99’dur; öte yandan Çin’de sağlık sektörü istihdamı hakkında veri mevcut değildir.

Yeterli sayıda sağlık çalışanına sahip olmak, COVID-19’a karşı mücadelenin kazanılmasında kritik önem taşıyor. Ancak tek sorun bu değil. Kişisel koruyucu ekipmana erişim, iş sağlığı ve güvenliği protokolleri, yeterli dinlenme ve iyileşme süreleri, diğer çalışma koşulları, sağlık çalışanlarının hastaları ne derece etkin biçimde tedavi edebileceklerini belirleyecek.

Sağlık sektöründe kadın işgücününün ağırlıklı olması

Dünya genelinde, sağlık hizmetlerinde çalışan kadın sayısına ilişkin olarak ilave baskılar ortaya çıkabilir. Kadınlar, dünyada sağlık sektöründe istihdam edilenlerin %70’ini teşkil ediyor. 100 kadar ülkeye ait verilere göre de, vasıflı sağlık mesleklerinde çalışanların %72’sini kadınlar oluşturuyor. Kısacası, kadınlar, salgının bulaştığı hastaların tedavi edilmesinde dünya çapında verilen mücadelenin ön saflarında, ağırlıklı biçimde yer alıyorlar.

Öte yandan, kadınlar ayrıca çocuk yetiştirme ve yaşlılara bakım gibi ücretsiz bakım işi yükünü de taşıyor. COVID-19’dan etkilenen bölgelerde okullar kapandığından, iş ve özel yaşamı dengelemeye çalışan kadın sağlık çalışanları açısından ilave zorluklar oluşuyor.

COVID-19 pandemisi dünyada sağlık hizmetlerini mercek altına aldığı için, ILOSTAT verileri çok sayıda ülkede sağlık çalışanı sayılarının zaten yetersiz olduğunu ortaya koyuyor. Bunun nedeni de çoğunlukla uzun çalışma saatleri, düşük ücret, iş sağlığı ve güvenliği riskleridir; ki bu olumsuzluklar birçok insanı en başta sağlık işgücüne katılmaktan caydırıyor, nitelikli sağlık çalışanlarının çoğunun da mesleği erken bırakmasına neden oluyor.

Bu yetersizliklerin temelinde yatan nedenleri ele almak üzere, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), 2017 yılında ortak Sağlık Programı için Çalışma’da güçlerini birleştirdiler. Sağlık sektöründe işgücü piyasasına ilişkin daha iyi veriler, çok paydaşlı katılım ve sosyal diyaloğa dayanarak, bu program, ülkelerin ve ortakların kendi sağlık işgüçlerine yatırımlarını artırmaları için stratejiler geliştirmesine yardım ediyor.